Uzaktan Eğitim Duyuru 14
5 Haziran 2020Uzaktan Eğitim Duyuru 15
16 Haziran 2020Değerli Velilerimiz,
Lütfen öncelikle yazı içine yerleştirdiğimiz videoları izleyiniz ve daha sonra makaleyi okuyunuz. Paylaştığımız videoyu izlemek ve Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik zümremiz tarafından hazırlanan makaleleri okumak için ayıracağınız zamanın, çocuklarımızın hayata hazırlanmalarına çok önemli katkıları olacağını tekrar hatırlatmak isteriz. Uzaktan eğitim süresince yaptığınız işbirliğinden ve desteğinizden dolayı teşekkür ediyoruz.
Saygılarımızla,
Mustafa Balkaş
Direktör
2019-2020 Eğitim-Öğretim yılımızın yaz dönemine girmeden önce sizler ile paylaşmak istediğimiz bu bültenimizde ‘’Çocuğun kendini değerli hissetmesine bağlı özgüven duygusunun gelişimi ve başarı duygusu’’ üzerinde duracağız. Lütfen öncelikle konuyla ilgili videoyu izleyiniz ve daha sonra da makaleyi okuyunuz. Paylaştığımız videoyu izlemek ve makaleyi okumak için ayıracağınız zamanın, çocuklarımızın hayata hazırlanmalarına önemli katkıları olacağını tekrar hatırlatmak isteriz. Bu yazımızda izlemenizi istediğimiz video Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu’nun “Çocuğa güven kazandırmanın yolları” konulu videosudur. İyi seyirler dileriz.
Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu’nun belirttiği gibi “Araştırmalar, iş hayatında başarının %85 oranında kendine güven yani ben yapabilirim duygusuna bağlı olduğunu göstermektedir.”
Çocukta özgüven doğumla gelişmeye başlayan, erken yaşlarda da kesinlik kazanarak hayat boyu gelişmeyle devam eden bir olgudur. Çocuklar ergenlikle beraber özgüvenlerini değerlendirmeye ve şekillendirmeye başlar. İlk yıllarda ailenin çocuğa verdiği mesajlar doğrultusunda gelişen özgüven, çocuğun okula başlamasıyla ailenin yanı sıra öğretmen ve arkadaşları gibi diğer kaynaklardan beslenir.
Büyükleri tarafından sevgi gören, gereksinim duyduğunda beklediği yakınlık ve ilgiyi bulan, fikirlerine değer verilen, güven duyulan ve sorumluluklar verilen, iyi yaptığı şeyler için övülen, gurur duyulan, yaptıklarında hataya yer verilen ve olduğu gibi kabul edilen çocuğun kendine olan özgüveni gelişir. Buna karşılık sevildiğini, önemsendiğini hissetmeyen, beklediği yakınlık ve ilgiyi göremeyen, sürekli eleştirilen ve olduğu gibi kabul edilmeyen her yaş grubu çocuğun kendisine verdiği değer olumsuz etkilenir ve özgüveni gelişmez. Belirttiğimiz gibi çocukluktan başlayan bu gelişim serüveninde, ileri yaş grubu çocuklarda da kendine olan güvenini arttırmak için ailenin yapabileceği şeyler vardır.
Onların tercihlerine güvenip, mümkünse desteklemek gerekir. Kendi düşüncelerini savunmalarını teşvik ederken, hoşlanmadığınız davranışları açık açık söyleyerek, eleştirilerin kırıcı ve yıkıcı olmamasına dikkat edilmelidir. Özellikle tercihlerinin çoğaldığı dönemlerde, başarılı olabilecekleri alanları bulmakta ailelerinin yardımına ihtiyacı vardır. Çocuğun kendi becerilerine güvenmesi, kendine karşı iyi ve olumlu hisler besleyerek, becerilerinin ve yapabilirliklerinin sınırını bilmesi ve gereğinde yardım almaktan çekinmemesi doğru seçimler yapabilmeleri açısından hayati önem taşımaktadır.
Aile içi ilişkiler ve iletişim biçimlerinin özgüven gelişimi üzerinde etkisi tartışılmazdır. İletişim yalnızca konuşmak değildir, Doğan Cüceloğlu’nun deyimi ile iletişim, anlam alışverişidir. Yaptığınız, söylediğiniz, söylemediğiniz, vücut dilinizle ifadeleriniz o an ki ruhsal durumunuz, aklınıza her ne geliyorsa her şey karşı taraf için bir mesaj niteliğindedir ve onunla iletişim halindesinizdir. Kişi, kendisi ile ilgili yargılara varırken bulunduğu ortamdan da etkilenir.
Girilen her ortamda, ortamı oluşturan bilinç, ortam aracılığı ile doğrudan olmasa da dolaylı olarak kişiye birçok mesaj gönderir. Buna bağlı olarak çocuk o ortamda kabul görüp görmediğini, sevilip sevilmediğini, hangi ortamlarda kendini daha rahat ve değerli gördüğünü anlar. Birbirini seven ve sevginin açıkça ifade edildiği olumlu bir ev ortamında büyümekte ve gelişmekte çocuk gerçekten sevildiğini, istendiğini ve anne-babası için değerli olduğunu hisseder. Çocuğunuza sevildiğini hissettirmek, onun olumlu özellikleri barındıran sevgi dolu bir kişiliğe sahip olmasını, arkadaşlık ilişkilerini ve çevre ile olan etkileşimini pozitif yönde geliştirir. Kendini seven birey, yaptıklarını, yapacaklarını sever.
Anne-babanın çocuğu ile olan sağlıklı iletişimi ve tutumu çocuğun benlik algısını olumlu yönde etkiler ve özgüveni yüksek bir birey haline gelir. Çocuğun potansiyelini görmezden gelen, şartlı diyaloglar gerçekleştiren, kabul edici olmayan, anlamayı tercih etmeyen, kendi niyetlerini ön planda tutan, yargılayan ve başarısızlığa karşı tepkisel olan ebeveyn tutumu ile karşı karşıya kalan çocuk, kendi gerçeğini olduğu gibi ortaya koyduğu zaman desteklenip, takdir edilmez. Bu yaklaşımlar, kimseden gerçek saygı ve sevgi görmediğini düşünmesine, kendine karşı olumsuz bir benlik algısı geliştirerek kendine ve etrafa olan güven duygusunun olumsuz etkilenmesine neden olur.
Bu yaklaşımlara maruz bırakılan kişiler, başkalarına karşı ön yargılı bir tutum sergiler (örneğin, iyi niyetle yaklaşılmadığı düşüncesine kapılır), zor durumlarda kimsenin kendisine yardım etmeyeceğine inanır ve kendi yaşam şeklini, ilişkilerini bu yönde yürütmeye çalışarak güvenli ve sağlıklı ilişkiler geliştirmekte zorlanır. Kişi hem kendi gerçeğine hem de başkalarına güvenemez. Kimsenin kendisini olduğu gibi kabul edeceğine inanmaz ve sürekli olarak yapabileceklerine karşı güvensizlik yaşayarak, kendinde harekete geçecek inancı bulamaz.
Çocuğunuzun özelliklerini tanımak, onu bir bütün gibi kabul etmek, onun tüm ilgi alanlarına ve duygularına karşı hassas olmak ve eleştirel olmayan bir yaklaşım, onun özgüvenini artırmak açısından ilk adımlardan biridir. Çocuğunuza aşırı koruyucu ya da uzak / katı tutumlarla yaklaşmak çocukta “yetersizlik, değersizlik” hislerini pekiştirerek özgüven oluşumunu zedeler. Çocuğun sınırlarına saygı göstermeyen aşırı korumacı bir ailede çocuk bu isteklerini karşılayamaz. Anne-babanın bu davranışı ne kadar iyi niyetli gibi görünse de çocuğa verdiği mesajlar bakımından son derece zararlıdır.
Çocuğa “sen acizsin, kendi başına bir şey yapamayacak kadar küçük ve güçsüzsün” gibi kendini değersiz, güçsüz hissettirecek mesajlar vermeleri çocuğun kendi potansiyeline keşfetmesine ket vuracağı gibi, bireyin harekete geçmesini sağlayan özgüven duygusunu da zedeleyecektir. Bunun tam tersi olarak her şeyi yapabileceğini, hayali bir boyutta çocuğa aşılamak, yani ‘’Sen mükemmelsin, zaten en iyisini yapacağına eminim‘’ şeklinde, çocuğun kendi gerçeğini görmezden gelmek, anne ve babanın beklentisine ve isteklerine göre çocuğa şekil vermek, belki de en büyük yanılgı olan ‘’aşırı özgüvenli çocuk’’ sıfatıyla etiketlenmesine neden olacaktır. Bu yaklaşım ile çocuğa yüklenen beklentinin gerçekçi olmaması durumunda, çocuk beklenileni karşılayamaz ve yetersizlik duygusu ile birlikte başarısızlık duygusunu yıkıcı bir şekilde tecrübe etmiş olur.
Anne-babanın çocuğundan beklentileri onun yetenekleri ve yapabilirliği ile kıyaslandığında gerçekçi olmalıdır. Bunun aksi çocukta başarısızlık duygusunu pekiştirerek yeniden başlama gücünü azaltmakla beraber, öğrenme fırsatına engel olacak ve özgüven gelişimini de olumsuz etkileyecektir. Çocuklar kendi temel ihtiyaçlarını karşılama, duygularını yönetebilme ve yönlendirme, ayırt etme süreçlerine geçtikçe, bağımsız bir şekilde yapabilirliklerine olan güveni artar ve benlik saygısı da bu ölçüde artış gösterir.
Anne-babaların tutarlı, kararında ilgi, sevgi ve bakımla yaklaşmaları, çocuklarına bazı alanlarda izin vererek çocuğun kendini gerçekleştirmesine izin vermeleri, özgüven gelişimini destekleyeceği gibi, çocuğun kendi başarısının verdiği mutluluğu tatmasına da imkânı verecektir. Çocuğun hissettiklerini anlamak, duygularına önem vermek, aktif dinlemek, çocuğun kendini ifade etme becerisini geliştirecek ve duygularını ifade etmede cesaretli davranmasına neden olacaktır.
Doğan Cüceloğlu hocamızın da belirttiği gibi ‘’Yaşamda başarısızlık yoktur, öğrenme fırsatı vardır’. Çocukların yaşadığı olumsuz tecrübelerinde, yaşantılarında bilinçli anne-baba çocuğun yeteneğini keşfetmesine önem verir. Her insanın kendine has yeteneklerinin olduğunun farkındadır. Çocuğun güçlü olduğu yönlerini, severek ve başarı ile yaptığı işleri gözlemler ve farkına varır. Böyle bir davranış çocukta ‘ben varım, ben değerliyim’ algısını oluşturur.
Çocuğunuzun yeteneğini, ne davranışlarınızla ne de sözler ile küçümsemek doğru bir yaklaşım değildir. Bir çocuğun anne-babası tarafından, ‘’Öğrenmeye çalışmandan gurur duyuyorum’’ gibi sözlerle yüreklendirilmesi, çocuğun daha çok çaba harcaması için onu motive edecek, mücadele gücünü geliştirecektir. Çocuğunuz, bu yaklaşımınızla ona değer verdiğinizi, önemsediğinizi, onu o olduğu için kabul ettiğinizi anlayacaktır.
Geliştiren anne-baba olmak için kendinizi ve çocuğunuzu tanımanız, çocuğunuzun potansiyelini ve beklentilerini keşfetmeniz; değerlerinizi ve aile ilişkinizi sağlıklı tutmanız çok önemli. Bilen, anlayan, seven gözlerle yaşama bakmak kendi elinizde… Güler yüzlü, sakin, hayata, ailesine umutla ve güvenle bakan bir anne, bir baba olmak çocuklarınıza verebileceğiniz en büyük armağandır.
Kaynaklar:
Cüceloğlu D. (2014)’’Çocuğa Özgüven Kazandırmanın Yolları’’, https://www.youtube.com/watch?v=BkPMfj_9B2g&t=15s adresinden alınmıştır.
http://www.dogancuceloglu.net/kitaplar/1017/gelistiren-anne-baba/ adresinden alınmıştır.
Cüceloğlu D.(2017) ‘’Değerli Hissetmek-Başarı Ve Özgüven Duygusu’’,https://www.youtube.com/watch?v=J6PjhDqXhz0&t0316s adresinden alınmıştır.
‘’Her Çocuk Mükemmel Doğar Ama’’ adlı makale, https://www.kigem.com/her-cocuk-mukemmel-dogar-ama.html?cn-reloaded=1 adresinden alınmıştır.